Ana içeriğe atla

2 resim arasındaki 3 fark

2 resim arasındaki 3 fark

Tek parti döneminde kapısı çalınmayan Ankara'yı 

10 yıllık DP iktidarı döneminde pek çok lider ziyaret ediyor.

 Menderes, komşularını da ihmal etmiyor.

2 resim arasındaki 3 fark

Tarihi tekerrür, diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? Diyor istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy.

İbret almak için tarihi hafızamızı sürekli tazelemek gerekiyor.

Ben 1950 döneminin Menderes iktidarını anlatayım, siz Ak parti döneminde 27 Mayıs 2013'de başlayan gezi parkı eylemleriyle, 17 Aralık 2013'de ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu hatırlayın.

*

1950'de iktidara gelen DP hükümeti, ülkede ekonomik ve demokratik açılımlara giderken dış politikayı ihmal etmiyor.

Menderes, yerinde duramayan bir başbakan.

Sürekli yurtdışı seyahatlere çıkıyor.

Önemli anlaşmalara imza koyuyor.

Hindistan'a kadar Türkiye'nin ilgi alanını genişletiyor.

Tek parti döneminde kapısı çalınmayan Ankara'yı 10 yıllık DP iktidarı döneminde pek çok lider ziyaret ediyor. Menderes, komşularını da ihmal etmiyor.

Irak'la yakınlaşıyor.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na kadar Irak petrollerinden pay almış.

Bağdat Paktı anlaşması ile ekonomik bir kurul oluşturulacak, enerji sorunu tamamen çözülecek.

Türkiye bölgesel bir güç olacak.

Ancak iki ülkede birbirini takip eden askerî darbeler bu süreci kesintiye uğratıyor.

Bağdat Paktı anlaşmasından bir süre sonra 1958'de Irak'ta çok kanlı bir darbe oluyor, Kral 2. Faysal feci şekilde öldürülüyor.



Irak ve Türkiye içe kapanıyor, ilişkiler kesiliyor.

Bağdat Paktı'nın darbeyle engellenmesinin ardından İslam dünyasıyla ilişkileri sekteye uğrayan Başbakan Menderes, Türkiye'nin açıklarını tek tek tespit ediyor.

Ülke, bir tarım ülkesi olarak, elinde bolca işlenmesi gereken ürüne sahip.

Fakat ülkenin bunları işleyecek sanayi altyapısını yani tarımda sanayileşmeyi gerçekleştirecek sermayesi yok.

Ünlü film yönetmeni Halit Refiğ'in deyimiyle 'söz dinlemeyen bir adam' olan Menderes, gerekli parayı temin edebilmek için müttefiki ABD'den yardım istiyor.

1959'da güvenlik konseyi seçimleri vesilesiyle Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan Amerika'ya gidiyor.

Gitmişken o tarihteki başkan Roosevelt ile görüşüyorlar ve ondan bu 300 milyon Dolar krediyi talep ediyorlar.

Roosevelt bu kredinin neden istendiğini soruyor.

Sanayileşme altyapısı için gerek duyduklarını söylüyorlar.

Roosevelt'in cevabı şöyle oluyor; Türkiye NATO ittifakı içinde bir tarım ülkesidir. Bu kurulu düzeni bozmayın.

İşte 27 Mayıs'ı başlatan süreç de, bu üç siyasetçinin Türkiye'nin bu paranın peşine düşmesiyle başlıyor.

Tarih 17 Şubat 1959

Kıbrıs görüşmeleri için İngiltere'ye giden Adnan Menderes ve kurmaylarını taşıyan uçak inişe geçtiği sırada 'teknik bir arıza' sonucu düşüyor.

21 kişilik yolcu ve mürettebattan oluşan Türk heyetinden yedi kişi kurtuluyor.

Kazadan sağ kurtulanlardan biri de Menderes.

Sanayileşme altyapısı için ihtiyaç duyulan sermayeyi ABD vermeyince Menderes hükümeti yönünü Rusya'ya çeviriyor.

1960 Ocak ayında Türkiye'den bir heyet Moskova'ya gidiyor. 10 gün süren görüşmeler olumlu neticeleniyor.

Adnan Menderes, Moskova'ya gideceğini Nisan ayında açıklıyor.

27 Mayıs'ta darbe gerçekleşiyor.

27 Mayıs darbesini yapanlar, defalarca bizim NATO'ya bağlı olduğumuzu tekrarlıyorlar.

Şimdi yazının en başına gelelim.

27 Mayıs'ta kimler idam edildi.

Rusya ile ilişkileri başlatan 3 kişi; Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan.

İdam kararı veren zihniyet, Menderes'ten o kadar nefret ediyordu ki, idamdan 9 gün sonra Menderes'in evine gidilerek evin kapısına idam hükmünün bir sureti asıldı ve idam edilirken kullanılan ip, idam gömleği, cellat, imam ve son gün yiyip içtiklerinin parası eşi Berrin Menderes'ten alındı.

*

Şimdi 1950-1960 arasındaki Bağdat Paktı ve Rusya'ya dönük politikanın temel olduğu bu resimle, Ortadoğu'da batıyla farklılaşan politikanın ardından Rusya ile Şanghay beşlisine bizi de alın teklifi ile netleşen ve Gezi olaylarıyla başlayan yolsuzluk olayı ile savaşın alenileştiği 2013 yılındaki resmi üst üste koyun.

Dış güçler, iç güçler ve nefret aynı, sadece şahıslar farklı değil mi?

Engin Karaca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi Erbakan Mı?

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi   Erbakan Mı? İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, Kıbrıs Harekatı'yla ilgili bilinmeyenleri ortaya döktü. Belgeler de Kıbrıs'ın Ecevit mi yoksa Erbakan mı olduğu da ortaya konuyor. İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, kamuoyunda bilinenin aksine Kıbrıs Barış Harekatı'nın mimarının merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve bugüne kadar hiç anlatılmayan konuları içeren belgelere ulaştı. "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri'ni tarayan Bilgin, bu önemli belgeleri ilk kez star Pazar'a açıkladı... Harekatın mimarı Erbakan İngiliz Ulusal Arşiv bel...

11 Eylül Gerçeği.

11 Eylül'ün Sırları Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin, uçakların çarpmasının ardından çökmesi halen Dünya’nın en karanlık olayı olarak karşmızda duruyor. İşte dehşet verici kanıtlar, görgü tanıkları, ifadeler, fotoğraflar, belgeler ve büyük yankı uyandıran Türkçe altyazılı belgesel. 11 Eylül 2001 günü meydana gelen olaylar Yerel Saatle 08:46:30 da bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi Güney Kule'ye çarpan uçak Yerel Saatle 09:02:59 da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Pentagon'a çarptığı iddia edilen uçak Yerel Saatle 09:37:46 da Pentagon'a üçüncü bir uçağın çarptığı açıklandı. Olay yerinde herhangi bir uçak enkazına rastlanmadı. Resmi açıklamaya göre uçağın jet yakıtıyla yanıp kül olduğu şeklindedir....

Gerçek SOMA

ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ  (okumayan kalmasın.) Diyor ki; “bunu şeytan bile düşünemez!”. Peki nedir o şeytanın bile düşünemeyeceği? Soma faciasının bir sabotaj olması! Böylece Gezi’nin yıldönümü  yaklaşırken sokakların yeniden karıştırılmak istenmesi! Beyefendi sanırsın ki uzayda yaşıyor. Bu ülkede bu ihtimal, beşikteki bebeğin bile aklına gelir. Amma, “Acaba sabotaj olabilir mi?” diye sormaya kalkarsan lafı ağzına tıkarlar. Dahası linç ederler, ediyorlar da. Ne şeytanlığın kalır, ne bilmem nen. Tek dertleri Erdoğan’ı “dövmek”! Sabotaj olursa dövemeyecekler. Vah ki vah! 17 Ağustos depreminde Veli Göçer’i hedef tahtasına oturtmuşlar, depremin faturasını sanki memleketteki tek müteahhit oymuş gibi kendisine kesmişlerdi. Çünkü o gün işlerine öyle geliyordu. Ne diyorlardı? “Ucuza mal etmek, daha çok kazanmak için çimentodan, demirden çaldı”. Peki ya Alp Gürkan! Yo o masum! Hatta o da bu facianın kurbanı. Bak sen! Koro halinde Alp Gürkan’ı...