Ana içeriğe atla

Nur Ve Nuri

Nur ve Nuri



Nur ve Nuri

Yıl 1916... İngiltere Araplar'ı örgütlemiş.
Osmanlı'yı bölüp parçalamak istiyor.
İşte o Arap isyancıların içinde biri var; Adı Nuri Said...
Nuri İngilizler'e çalışıyor.
Türkler'e karşı savaşıyor.
Binlerce Türk'ün öldürülmesinde büyük rol oynuyor.

İngilizler, Irak'ta 1.Faysal'ı tahta çıkarıyor.
Bizim Nuri'yi de Başbakan yapıyor.
İngilizler'e çalışmanın mükafatını fazlasıyla alıyor.

1958'de darbe oluyor.
Bizim Nuri kadın kılığına girip kaçarken yakalanıyor.
Vurulup öldürülüyor. Cesedi gömüldüğü yerden öfkeli halk tarafından çıkarılıyor.
Sokaklarda sürükleniyor.
Bir direğe asılıyor.
Son geldiği nokta ise çok vahim.
Cesedini köpeklere yediriyorlar.
Yatacak toprak bile bulamıyor.

Peki kim bu Nuri?
Evveliyatı nereye dayanıyor?

1909'da onu Osmanlı ordusunda görüyoruz.
1. Dünya Savaşı'nda ise İngilizler'e karşı cephedeydi. Üzerinde Türk subayı üniforması vardı. O bir yüzbaşıydı.
Ve ülkesine ihanet ediyordu.

Arabistan'da askerlerimiz kahramanca çarpışıp ölüme giderken büyük sıkıntı yaşanıyordu.
Çünkü biri stratejik kararları İngilizler'e bildiriyordu.
Aylarca içimizdeki HAİN'i aradılar.
Türk istihbaratı "Hain Bizim Nuri" diye tespit yaptığında iş işten geçmişti.

Zira Nuri İngiliz hattına geçip Kraliçe'nin mümtaz kollarına sığınmıştı bile.
Vatana ihanetten idam kararı verilmişti.
Ancak Bizim Nuri artık İngiliz casus Lawrence'in bir numaralı adamı Faysal'ın sağ koluydu.

Onu, tam 8 kez Irak Başbakanlığı'na taşıyacak bir İngiliz ödülü bekliyordu artık.
Tarihimiz böyle hainlerle doludur.

Dün nasıl kendini İngiliz Sterlini'ne satanlar varsa bugün de değişen bir şey yoktur.
İçimizde Almancı Türkler de vardır, Amerikancılar da.
MOSSAD'a çalışanlar, CIA'dan maaş alanlar az değildir. Kimi karşımıza işadamı olarak çıkar, kimi siyasetçi kimim hakim kimi baro başkanı hatta din adamı...

Hiç fark etmez.
Gazeteciler vardır aramızda.
Bu ülkenin ekmeğini yiyip halkın sokağa çıkması ve birbirini yemesi için kalem oynatır.
Tahrik eder, kin ve nefret tohumları eker.

Darbe edebiyatı yapar, "İndirin" diye şiirler düzer. NURİ'ler asla tükenmez.

100 yıl önce Osmanlı topraklarına dalanların tek hedefi vardı.
PETROL ve enerji...

1. Dünya Savaşı'nı bile bu amaç uğuruna çıkardılar.

1918 yılında İngiltere Dışişleri Bakanı şöyle diyordu;

"Mübalağsız söylemek gerekirse müttefikler 1. Dünya Savaşı'nda zafere PETROL DALGALARI üzerinde geldiler."

Körfez Savaşı'nda Amerikalılar'ı "Kimyasal silah var" yalanıyla Irak'a sokan da İngiliz istihbaratının hazırladığı uyduruk raporudur..
Hedef Irak petrolleriyse YALAN sadece bir teferruattır.
Bugün de değişen bir şey yoktur.

Ortadoğu ve Azeri petrolleri ile doğalgazına Avrupa'nın şiddetle ihtiyacı vardır.

Ukrayna'daki karışıklık, Ruslar'ın Kırım'a girmesi, Ortadoğu ve Azeri petrollerinin güzergahı konusuna hayati öneme yüklemiştir.
Boru hatları Türkiye'den geçecektir..

Dünyadaki gelişmeler bunu kaçınılmaz yapmıştır. O halde maçalarının donmaması, fabrikalarının kepenk indirmemesi, arabaların kontak kapatmaması için Türkiye çok önemlidir.

Nasıl Irak'ta en tepeye çıkaracak bir NURİ buldularsa, aynı ihtiyaç Türkiye için de olmazsa olmazdır.

Her yerden gelen saldırılar bu ülkeyi yönetecek KUKLA NURİ içindir.
Aday nasılsa çoktur.

Bu ülkeye ihanet etmeyenler NUR içinde yatacaktır. İhanet edenlerin durumunu ise yukarıda anlattım.

Kadın kılığında kaçan NURİ gibi yatacak yerleri yoktur.
Olmayacaktır!!!

Engin Karaca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi Erbakan Mı?

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi   Erbakan Mı? İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, Kıbrıs Harekatı'yla ilgili bilinmeyenleri ortaya döktü. Belgeler de Kıbrıs'ın Ecevit mi yoksa Erbakan mı olduğu da ortaya konuyor. İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, kamuoyunda bilinenin aksine Kıbrıs Barış Harekatı'nın mimarının merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve bugüne kadar hiç anlatılmayan konuları içeren belgelere ulaştı. "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri'ni tarayan Bilgin, bu önemli belgeleri ilk kez star Pazar'a açıkladı... Harekatın mimarı Erbakan İngiliz Ulusal Arşiv bel...

11 Eylül Gerçeği.

11 Eylül'ün Sırları Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin, uçakların çarpmasının ardından çökmesi halen Dünya’nın en karanlık olayı olarak karşmızda duruyor. İşte dehşet verici kanıtlar, görgü tanıkları, ifadeler, fotoğraflar, belgeler ve büyük yankı uyandıran Türkçe altyazılı belgesel. 11 Eylül 2001 günü meydana gelen olaylar Yerel Saatle 08:46:30 da bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi Güney Kule'ye çarpan uçak Yerel Saatle 09:02:59 da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Pentagon'a çarptığı iddia edilen uçak Yerel Saatle 09:37:46 da Pentagon'a üçüncü bir uçağın çarptığı açıklandı. Olay yerinde herhangi bir uçak enkazına rastlanmadı. Resmi açıklamaya göre uçağın jet yakıtıyla yanıp kül olduğu şeklindedir....

Gerçek SOMA

ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ  (okumayan kalmasın.) Diyor ki; “bunu şeytan bile düşünemez!”. Peki nedir o şeytanın bile düşünemeyeceği? Soma faciasının bir sabotaj olması! Böylece Gezi’nin yıldönümü  yaklaşırken sokakların yeniden karıştırılmak istenmesi! Beyefendi sanırsın ki uzayda yaşıyor. Bu ülkede bu ihtimal, beşikteki bebeğin bile aklına gelir. Amma, “Acaba sabotaj olabilir mi?” diye sormaya kalkarsan lafı ağzına tıkarlar. Dahası linç ederler, ediyorlar da. Ne şeytanlığın kalır, ne bilmem nen. Tek dertleri Erdoğan’ı “dövmek”! Sabotaj olursa dövemeyecekler. Vah ki vah! 17 Ağustos depreminde Veli Göçer’i hedef tahtasına oturtmuşlar, depremin faturasını sanki memleketteki tek müteahhit oymuş gibi kendisine kesmişlerdi. Çünkü o gün işlerine öyle geliyordu. Ne diyorlardı? “Ucuza mal etmek, daha çok kazanmak için çimentodan, demirden çaldı”. Peki ya Alp Gürkan! Yo o masum! Hatta o da bu facianın kurbanı. Bak sen! Koro halinde Alp Gürkan’ı...