Ana içeriğe atla

Sessiz Gemi

Sessiz Gemi Denizlere hiç kafa yormayız!

Daha doğrusu Osmanlı çok yorardı da biz pek üzerinde durmayız!
Sultan Abdülaziz, İngilizler'i korkutacak kadar güçlü bir
donanma yaptırırken bir yandan da SÜVEYŞ KANALI
için operasyon emri veriyordu!




Sessiz Gemi

Denizlere hiç kafa yormayız!

Daha doğrusu Osmanlı çok yorardı da biz pek üzerinde durmayız!
Sultan Abdülaziz, İngilizler'i korkutacak kadar güçlü bir donanma yaptırırken bir yandan da SÜVEYŞ KANALI için operasyon emri veriyordu!

Mısır Valisi Said Paşa, Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps'e 1854'te hazırlattığı projeyi hayata geçirmişti! Bu atakla İngilizler'in deniz yollarındaki hakimiyeti sona erecekti!

Kanalı kullanmadan ticaret mümkün değildi! Bu da kontrolün İstanbul'a geçmesi anlamına geliyordu!
Olmadı!

Osmanlı, Fransız'ı ortak olarak yanına alsa da ROHTSCHILD ailesi finansal operasyonlarla 20 yılda kanalı ele geçirip İngiliz Kraliyet ailesine teslim etmişti!

Yıllar sonra karşı operasyon için bu kez 2. Abdülhamit, HİCAZ DEMİRYOLU projesini hayata geçirdi! İstanbul-Şam-
Medine bir hat olacaktı! "Hicaz" engel, bariyer demekti!

Ama Osmanlı engel tanımıyordu! Süveyş'i İngilizler kapsa da KIZILDENİZ'E paralel bir demiryolu döşeyip mücadeleye devam ediyordu! Görünürde hacıları güvenli taşımak için yapılıyordu!

Oysa denizlerde kaybettiğimizi karada bulmaya çalışıyorduk! Bu Osmanlı'nın son büyük operasyonlarından biriydi!

Osmanlı geçiş yollarını ve enerjiyi bırakmamak için mücadele ediyordu! AKLI hiç elden bırakmıyordu!

Ancak Abdülhamit de şimdi Erdoğan'ın yaşadığı yalnızlığı yaşıyordu! İçeride ve dışarıda yaptıklarına itiraz eden çoktu!

Daha sonra böyle bir hedefimiz olamadı!
Kimse de böyle birşeye kalkışmadı zaten!
Türkiye artık açık denizdeki bir gemiydi!

Bu ne demek mi?

Anlatayım...

Her gün Boğazlar'dan geçen onlarca koca gemi görürüz! Hemen hemen hepsi bir yabancı ülkenin bayrağı ile dolaşır!

Her devlet gibi Türkiye de vergi, personel ve sigorta gibi konularda kendi kanunlarına göre hareket eder! Bu nedenle birçok armatör başka bir ülkenin bayrağı ile dolaşmayı kesesine daha uygun bulur!

Koca koca gemiler bu nedenle haritada yerini bulamayacağınız ADA şirketleri üzerine kayıtlıdır! Marshall, St. Martin ya da Panama'ya kayıtlı olan gemi sayısına baktığınızda anormal bir tablo ile karşılaşırsınız!

Birçok Türk'ün orada gemisi olduğunu anlarsınız!

Tabii bu gemileri yüzdüren bir de kaptan vardır!

Bu kaptan sadece kendisine özel bir mektupla seyreder!
Kasasındaki özel zarfı ikinci kaptan bile bilmez! Bu zarf, bayrağını taşıdığı devletin gerektiğinde o gemiye el koyması için gerekli olan izni içerir! Yani sahibi Türk de olsa, Alman da olsa, bayrağın sahibi geminin de sahibidir!

Denizlerdeki bilançonun altında iki ülkenin imzası vardır! Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere... Bütün gemileri bunlar paylaşmıştır!

Küçücük ADALAR üzerinden dağılım yapılmıştır!

1000 kişinin yaşamadığı ADALARDA yüzlerce GEMİ vardır!
Bu iki güç gerektiğinde isteyene gemi için krediyi de hazır etmektedir!

Yeter ki sen gemi al ve onlara bağla!
İşte Türkiye'nin durumu da böyleydi!

Sevseniz de sevmesiniz de Erdoğan bunu değiştirdi! Değiştirmek için çok savaştı!

Binlerce yıllık tarihi ve şanlı geçmişi olan bir ülkenin açık denizlerde yabancı bayrakla dolaşan gemilere benzememesi için çırpındı! O da Abdülhamit gibi bölgeye indi!

İpi dışarıda olan basın anlamasa da SOMALİ'ye bu nedenle gitti!
İngilizler Süveyş'in başına oturup gelenden geçenden 40-50 bin dolar para keserken, altın bir hamle yaptı!

Singapur'dan gelen bir GEMİ günlerce hiçbir yerde ikmal yapmadan yol alıyordu!

Tek olası durak SOMALİ'ydi! Harika bir yerdi! Türkler oraya yerleşirse ilk kontrol Ankara'nın olacaktı ki, bu pastanın paylaşılması demekti! Ama İngilizler buna izin vermiyordu! Biz ısrar edince ELÇİLİĞİMİZE saldırıyorlardı!

Tabii terörist kılığıyla!



Gezi'ye çıkanlar da Suud Kralı ve Körfez'deki emirlikler de korkuyordu! Ama yeni eylemler için kolları sıvayan 4 üniversitenin hocaları bu çelişkiyi açıklayamıyordu!



Dünyadaki 50 kat ve üzerindeki binaların yüzde 90'ının sahibi olan MUSEVİ aileler, Erdoğan'ı istemiyordu!

Onlar istemeyince Avrupa, Amerika, Çin gibi ülkeler de istemiyordu!

Çünkü denizlerde TÜRK BAYRAĞI dalgalandırmak yürek isterdi!

Bir de kaptanın kasasında ÖZEL MEKTUP yoksa işi çok zordu!

Rothschildler'in kurduğu IMF'yi kovdu, ülkeyi şantiyeye çevirdi, paradan 6 sıfır attı!

YARANAMADI! Çünkü en büyük hamle Türk-Kürt kucaklaşmasıydı!

Eğer bu gerçekleşirse bugün olmazsa yarın İSLAM coğrafyasına birlik geleçekti

Ortadoğu baştan aşağı değişecekti!

Türkiye'nin borcunu bitirip enerji ile buluştuğunda yerinde kalmayacağı SIR değildi!

Adamlar bunu biliyordu!

Bu nedenle bütün bu iddialardan vazgeçen yumuşak huylu biri için arayışa girildi!

Ama önce PARADAN ve KÜRTLER üzerinden gelmeye çalışacaklar!

Gelsinler!

Umduklarını değil, bulduklarını yerler!


Engin Karaca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi Erbakan Mı?

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi   Erbakan Mı? İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, Kıbrıs Harekatı'yla ilgili bilinmeyenleri ortaya döktü. Belgeler de Kıbrıs'ın Ecevit mi yoksa Erbakan mı olduğu da ortaya konuyor. İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, kamuoyunda bilinenin aksine Kıbrıs Barış Harekatı'nın mimarının merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve bugüne kadar hiç anlatılmayan konuları içeren belgelere ulaştı. "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri'ni tarayan Bilgin, bu önemli belgeleri ilk kez star Pazar'a açıkladı... Harekatın mimarı Erbakan İngiliz Ulusal Arşiv bel...

11 Eylül Gerçeği.

11 Eylül'ün Sırları Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin, uçakların çarpmasının ardından çökmesi halen Dünya’nın en karanlık olayı olarak karşmızda duruyor. İşte dehşet verici kanıtlar, görgü tanıkları, ifadeler, fotoğraflar, belgeler ve büyük yankı uyandıran Türkçe altyazılı belgesel. 11 Eylül 2001 günü meydana gelen olaylar Yerel Saatle 08:46:30 da bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi Güney Kule'ye çarpan uçak Yerel Saatle 09:02:59 da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Pentagon'a çarptığı iddia edilen uçak Yerel Saatle 09:37:46 da Pentagon'a üçüncü bir uçağın çarptığı açıklandı. Olay yerinde herhangi bir uçak enkazına rastlanmadı. Resmi açıklamaya göre uçağın jet yakıtıyla yanıp kül olduğu şeklindedir....

Gerçek SOMA

ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ  (okumayan kalmasın.) Diyor ki; “bunu şeytan bile düşünemez!”. Peki nedir o şeytanın bile düşünemeyeceği? Soma faciasının bir sabotaj olması! Böylece Gezi’nin yıldönümü  yaklaşırken sokakların yeniden karıştırılmak istenmesi! Beyefendi sanırsın ki uzayda yaşıyor. Bu ülkede bu ihtimal, beşikteki bebeğin bile aklına gelir. Amma, “Acaba sabotaj olabilir mi?” diye sormaya kalkarsan lafı ağzına tıkarlar. Dahası linç ederler, ediyorlar da. Ne şeytanlığın kalır, ne bilmem nen. Tek dertleri Erdoğan’ı “dövmek”! Sabotaj olursa dövemeyecekler. Vah ki vah! 17 Ağustos depreminde Veli Göçer’i hedef tahtasına oturtmuşlar, depremin faturasını sanki memleketteki tek müteahhit oymuş gibi kendisine kesmişlerdi. Çünkü o gün işlerine öyle geliyordu. Ne diyorlardı? “Ucuza mal etmek, daha çok kazanmak için çimentodan, demirden çaldı”. Peki ya Alp Gürkan! Yo o masum! Hatta o da bu facianın kurbanı. Bak sen! Koro halinde Alp Gürkan’ı...