Ana içeriğe atla

Katliamlar ve Katledilenler.

Suriyeli Mülteciler ve Srebrenitsa Katliamı

24 
Srebrenitsa Soykırımının 19. Yılı. 8372 şehit. Sırp katliamı.
Bugün 1 milyon Suriyeli mülteci. Savaş ve Esed’in katliamları.
Bugün soykırımın yıldönümünde Srebrenitsa’da kimliği tespit edilebilen 175 kişi cenaze töreni düzenlenecek.
Srebrenitsa, Bosna’nın en doğusunda Sırbistan sınırında. İsmini gümüş anlamına gelen Srebren kelimesinden alır. Bu şehir yıllarca gümüş ve değerli madenleriyle bilindi, anıldı. 1995’den sonra ise “Boşnakların Yaşadığı Katliam”la.
Sırplar, Srebrenitsa Soykırımı’ndan önce doğu sınırlarını Müslümanlardan temizlemişti. Srebrenitsaşehri Sırplar için çok önemliydi. Şehir Bosna’nın içindeki Sırplarla Belgrad’ın bütünleşmesinin önündeki tek engeldi.
Miloseviç’in eski korumalarından Nasır Oriç’in kurduğu Müslüman Direniş Örgütü’nün Srebrenitsa’da verdiği mücadele ise Boşnaklar için bir direnişin sembolüydü.
Savaşın başından beri Sırplardan kaçan Müslüman Boşnakların büyük çoğunluğu nüfusu 10.000 olan Srebrenitsa’ya sığınmış, şehirde nüfus 60.000’e kadar yükselmişti. İnsanlar sokaklarda yatıp, açlık ve sefaletle boğuşurken Sırplar Srebrenitsa’nın etrafındaki çemberi iyice daraltıp, baskıyı arttırıyordu. BM ve NATO’nun bu duruma karşı kayıtsız tavrı ise Sırpların iyice pervasız davranmasına sebebiyet veriyordu.
Nihayet BM Güvenlik Konseyi 16 Nisan 1993’te Srebrenitsa’yı da Saraybosna, Tuzla, Jepa, Gorajde Bihaç ile birliktegüvenli bölge ilan etti ve bölgeyi koruması altına aldı.
11 Temmuz 1995 Srebrenitsa için herşeyin değiştiği gün
Dayton Barış müzakereleriyle savaşın sona ereceğini gören Sırplar, son bir avantaj elde etmek için Gorajde ve Srebrenitsa’yı ele geçirmek amacıyla saldırdılar ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’nın gördüğü en büyük soykırımı gerçekleştirdiler.
SrebrenitsaBM tarafından güvenli bölge ilan edildikten iki yıl sonra 11 Temmuz 1995′te Ratko Miladiç’e bağlı Sırp birlikleri tarafından işgal edildi. İşgal öncesi Soykırımı yapan Sırp Ordusu Generali Ratko Mladiç’in, Türklerden intikam alma zamanı geldiğini ve şehrin Sırp milletine bir hediye olduğunu söylemesi yaşanacakların bir işaretiydi aslında.
İşgal döneminde Srebrenitsa’yı BM bünyesindeki Hollandalı askerler koruyordu. Fakat Hollandalılar akıl almaz bir hareket yaptı. Önce kendilerine sığınmak için gelenlere kapıları kapadılar. Sonra daha önce sığınanları Sırpları teslim ettiler ve en son da bölgeden bütün güçlerini çekerek şehri Sırplara teslim ettiler. Sonuç 8372 şehit. Binlerce tecavüz ve onbinlerce sürgün.
Tarih, Müslümanlar ve özellikle Boşnaklar Hollandalıların yaptığını hiçbir zaman unutmayacaklar.
Bugün Srebrenitsa Katliamının 19. Yıldönümünde ülkemizde ilginç ve bir o kadar saçma bir tartışma yaşanıyor.
Suriyeli mülteciler.
Esed zulmünden kaçan Suriyeli mülteciler ile Srebrenitsa’da Sırp zulmünden kaçan Boşnaklar arasında hiçbir fark yok. Her iki toplulukda ölüm tehlikesi altındalar. Suriyeliler kendi devlet başkanları tarafından bombalanıyor, kimyasal silahlarla vuruluyor ve katliamlara maruz kalıyorlar.
Ülkemizde bazı kimseler “Suriyeli Mültecileri neden kabul ettik?” diye soruyorlar. Cumhurbaşkanı adaylarımızdan biri “ben bu mültecileri kabul etmezdim” diyor.
Suriyeli Mültecileri Türkiye’ye almamızı eleştirenler kendilerini o kişilerin yerine koymalılar. Silahlı bir saldırgan kendisini kovalıyor, adamın nefesini ensesinde hissediyor olsa ve yardım istediği kişi kapıyı açmasa, hatta onu kovalayan kişinin önüne geri itse ne hissederdi acaba? Bunu yaşayan biri ben Suriyelileri ülkemde istemiyorum diyebilir miydi?
Bu tavrın aynısını Srebrenitsa’da Hollandalılar Boşnaklara yaptılar ve sonuçta 8372 kişi öldü. Türkiye olarak biz bunu Suriyelilere yapmadık ve yüz binlerce masum insan kurtuldu. Gelemeyenlerin kimyasal silahlarla yaşadıklarını ise hepimiz biliyoruz.
Türk milleti her zaman misafirperverliği ve mazlumun yanında olmasıyla tarih sahnesinde yer almıştır. Dinimiz her zaman affediciliği, mazlumun ve zayıfın yanında olmayı tavsiye eder.
Şu an tarih tekerrür ediyor. Suriye’de aslında Bosna savaşının bir tekrarı yaşanıyor. Türkiye, Suriyeli Mültecileri kabul ederek tüm dünyaya insanlık dersi veriyor.
Bosna’daki savaşta da Müslüman ülkeler birlik olamamış Sırp saldırılarına karşı koyamamışlar ve bütün dünyanın gözleri önünde katliamlar yaşanmıştı. Bugünde Suriye’de de aynı şekilde Esed zulmüne karşı Müslümanlar birlik olup karşı koyamıyorlar ve batılı ülkelerden medet umuyorlar. Dünya güçleri de tıpkı Bosna’daki gibi umarsız davranıyor.
Müslümanların bu tür belalardan kurtulabilmeleri için gereken tek şey birlik olabilmeleridir. Yoksa Allah korusun daha çok bu tarz katliamlara tanıklık edeceğiz.
Suriyeli mültecileri neden Türkiye’ye aldık diyenlere eğer güzel cevabı ise Boşnak çocuğunun annesine sorusu veriyor. Bu sorunun aynısını Suriyeli çocuklar da soruyor.
“Küçük çocukları küçük kurşunlarla öldürürler değil mi anne?”

Engin Karaca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi Erbakan Mı?

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi   Erbakan Mı? İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, Kıbrıs Harekatı'yla ilgili bilinmeyenleri ortaya döktü. Belgeler de Kıbrıs'ın Ecevit mi yoksa Erbakan mı olduğu da ortaya konuyor. İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, kamuoyunda bilinenin aksine Kıbrıs Barış Harekatı'nın mimarının merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve bugüne kadar hiç anlatılmayan konuları içeren belgelere ulaştı. "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri'ni tarayan Bilgin, bu önemli belgeleri ilk kez star Pazar'a açıkladı... Harekatın mimarı Erbakan İngiliz Ulusal Arşiv bel...

11 Eylül Gerçeği.

11 Eylül'ün Sırları Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin, uçakların çarpmasının ardından çökmesi halen Dünya’nın en karanlık olayı olarak karşmızda duruyor. İşte dehşet verici kanıtlar, görgü tanıkları, ifadeler, fotoğraflar, belgeler ve büyük yankı uyandıran Türkçe altyazılı belgesel. 11 Eylül 2001 günü meydana gelen olaylar Yerel Saatle 08:46:30 da bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi Güney Kule'ye çarpan uçak Yerel Saatle 09:02:59 da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Pentagon'a çarptığı iddia edilen uçak Yerel Saatle 09:37:46 da Pentagon'a üçüncü bir uçağın çarptığı açıklandı. Olay yerinde herhangi bir uçak enkazına rastlanmadı. Resmi açıklamaya göre uçağın jet yakıtıyla yanıp kül olduğu şeklindedir....

Gerçek SOMA

ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ  (okumayan kalmasın.) Diyor ki; “bunu şeytan bile düşünemez!”. Peki nedir o şeytanın bile düşünemeyeceği? Soma faciasının bir sabotaj olması! Böylece Gezi’nin yıldönümü  yaklaşırken sokakların yeniden karıştırılmak istenmesi! Beyefendi sanırsın ki uzayda yaşıyor. Bu ülkede bu ihtimal, beşikteki bebeğin bile aklına gelir. Amma, “Acaba sabotaj olabilir mi?” diye sormaya kalkarsan lafı ağzına tıkarlar. Dahası linç ederler, ediyorlar da. Ne şeytanlığın kalır, ne bilmem nen. Tek dertleri Erdoğan’ı “dövmek”! Sabotaj olursa dövemeyecekler. Vah ki vah! 17 Ağustos depreminde Veli Göçer’i hedef tahtasına oturtmuşlar, depremin faturasını sanki memleketteki tek müteahhit oymuş gibi kendisine kesmişlerdi. Çünkü o gün işlerine öyle geliyordu. Ne diyorlardı? “Ucuza mal etmek, daha çok kazanmak için çimentodan, demirden çaldı”. Peki ya Alp Gürkan! Yo o masum! Hatta o da bu facianın kurbanı. Bak sen! Koro halinde Alp Gürkan’ı...