Ana içeriğe atla

Herşey Ortada.


Her şey ortada

Her şey ortada


Her şey ortada

ABD'li profesör John L. Esposito diyor ki;
"Türkiye'nin ekonomik gücü AB'yi endişelendiriyor.
Çünkü Türkiye artık büyük ve güçlü bir ülke.
Küçük ve fakir ülkeleri bile içine alırken, Büyük Türkiye'yi sindiremiyorlar."
Evet endişeleniyorlar.

3. köprüler, 3. havaalanları gelirse Londra ve Frankfurt ağıtlar yakacak.

Onun için Almanya'nın Merkel'i istemez.

2012 sonunda saray kasasında 32 milyon STERLİN olup 2013 sonunda 1 milyon sterline düşen İngiltere kraliçesi istemez.

Hele hele yıllardır önce parçaladıkları sonra yönettikleri Ortadoğu'ya girdiğimizi görürlerse asla istemezler.

Nisan 2012'de Bard Collage Profesörlerinden Walter Russel Mead, bir röportaj veriyor.
Dünyada güç dengelerinin değiştiğini söylüyor.

Düşüşe geçen ABD'ye "Türkiye, Hindistan gibi ülkelerle ilişkilerini geliştir" çağrısı yapıyor.

AB'nin çökmek üzere olduğunu belirtiyor.
Russel Mead'a göre evet ABD hala önemli bir aktör.
Ancak artık yedi kutuplu bir dünya var.

Russel, "Dünyada söz sahibi olanlar artrık bu 7'ler" diyor.

Bunlardan birinin Türkiye olduğunu açıklıyor. "Türkiye giderek dünya siyasetinde muazzam bir güç kazandı" diye ekliyor.
Böyle bir Türkiye'yi kimler ister, kimler istemez?
Bir hafta önce Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser konuşuyor.

Kriz sonrası dönemde Türkiye'nin işgücü piyasası performansına övgüler yağdırıyor.. "Son 10-15 yılda Türkiye'de işgücü verimliliğindeki artış yüzde 4'e yakın.

Bu, yükselen tüm diğer piyasalardan daha yüksek bir oran" diyor.
Raiser, AB'nin istihdamda 2 milyonluk düşüş yaşadığını Türkiye'nin 3.5 milyona iş sahası açtığını söylüyor.
Ve dahası Türkiye'de refahın arttığını belirtiyor.

Yani dünya geriye giderken Türkiye kıskanılacak bir şekilde büyüyor.
Böyle bir Türkiye'yi kim ister?
Tabii ki bu ülkeyi yıllardır yönetenler, soyup soğana çevirenler asla istemez.

Büyüyen, kabuğunu yırtan, Ortadoğu'ya akan, enerji hatlarına inen, DÜNYA 7'LERİ arasında gösterilen bir ülkeyi nasıl soyacaklar?
Onun için ABD'de Neo-Conlar ayağa kalkıyor.
Musevi BARONLARIN gazetelerinden bize hakaret yağdırıyor.
Sonra da muhalefet üyelerimizi ağırlıyor?

Neden? Gayet basit.

Bu ülkeyi BÜYÜTEN ADAMI istemiyorlar.
Davos'tan beri istemiyorlar.
Mavi Marmara'dan beri istemiyorlar.

Çünkü hepsi "İSRAİL" diye bas bas bağırıyor. Artık görüyorlar ki Türkiye MOSSAD'ın emrinde çalışmıyor.
Deliriyorlar.

Yoshiaka SASAKİ bir Japon Profesörü.

Bu ülkeye geldi, araştırmalar yaptı, Türkiye ile ilgili bir kitap hazırladı. "Türkiye DÜNYA LİDERİ olma yolunda hızla ilerliyor" diyor.

20 Haziran 2012'de ABD'de Dünya Para İmparatorlarının fonladığı Washington İnstute adlı LOBİ merkezinde bir konferans düzenleniyor. Toplantıda sözü İsrail Başbakan yardımcısı Mofaz alıyor.
Ve diyor ki; "Türkiye ile ilişkiler çok önemli.

Özellikle İsrail'de olmak üzere hepimiz, Türkiye'nin bölgesinde bir SÜPER GÜÇ haline geldiğini anlamalıyız.

Türkiye'yi bölgemizde bir süper güç olarak görüyorum, Bunda hiçbir ŞÜPHE yok."

Bunu ne zaman söylüyor?

Tam birbuçuk yıl önce 20 Haziran 2012'de.

Yani Türkiye'ye ard arda operasyonların başladığı tarihlere yakın bir süreçte.

Kimler bizden yana dertli?

Kimler BÜYÜYEN TÜRKİYE'yi istemiyor?

Kimler içimizden aynı konumdalar?

Kimler kimlerle yanyana gelip ittifaklar yapıyor?

Alt alta koyun...

Bu memlekette neler oluyor diye anlamakta kendinizi zorlamayın!

Engin Karaca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi Erbakan Mı?

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi   Erbakan Mı? İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, Kıbrıs Harekatı'yla ilgili bilinmeyenleri ortaya döktü. Belgeler de Kıbrıs'ın Ecevit mi yoksa Erbakan mı olduğu da ortaya konuyor. İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, kamuoyunda bilinenin aksine Kıbrıs Barış Harekatı'nın mimarının merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve bugüne kadar hiç anlatılmayan konuları içeren belgelere ulaştı. "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri'ni tarayan Bilgin, bu önemli belgeleri ilk kez star Pazar'a açıkladı... Harekatın mimarı Erbakan İngiliz Ulusal Arşiv bel...

11 Eylül Gerçeği.

11 Eylül'ün Sırları Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin, uçakların çarpmasının ardından çökmesi halen Dünya’nın en karanlık olayı olarak karşmızda duruyor. İşte dehşet verici kanıtlar, görgü tanıkları, ifadeler, fotoğraflar, belgeler ve büyük yankı uyandıran Türkçe altyazılı belgesel. 11 Eylül 2001 günü meydana gelen olaylar Yerel Saatle 08:46:30 da bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi Güney Kule'ye çarpan uçak Yerel Saatle 09:02:59 da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Pentagon'a çarptığı iddia edilen uçak Yerel Saatle 09:37:46 da Pentagon'a üçüncü bir uçağın çarptığı açıklandı. Olay yerinde herhangi bir uçak enkazına rastlanmadı. Resmi açıklamaya göre uçağın jet yakıtıyla yanıp kül olduğu şeklindedir....

Gerçek SOMA

ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ  (okumayan kalmasın.) Diyor ki; “bunu şeytan bile düşünemez!”. Peki nedir o şeytanın bile düşünemeyeceği? Soma faciasının bir sabotaj olması! Böylece Gezi’nin yıldönümü  yaklaşırken sokakların yeniden karıştırılmak istenmesi! Beyefendi sanırsın ki uzayda yaşıyor. Bu ülkede bu ihtimal, beşikteki bebeğin bile aklına gelir. Amma, “Acaba sabotaj olabilir mi?” diye sormaya kalkarsan lafı ağzına tıkarlar. Dahası linç ederler, ediyorlar da. Ne şeytanlığın kalır, ne bilmem nen. Tek dertleri Erdoğan’ı “dövmek”! Sabotaj olursa dövemeyecekler. Vah ki vah! 17 Ağustos depreminde Veli Göçer’i hedef tahtasına oturtmuşlar, depremin faturasını sanki memleketteki tek müteahhit oymuş gibi kendisine kesmişlerdi. Çünkü o gün işlerine öyle geliyordu. Ne diyorlardı? “Ucuza mal etmek, daha çok kazanmak için çimentodan, demirden çaldı”. Peki ya Alp Gürkan! Yo o masum! Hatta o da bu facianın kurbanı. Bak sen! Koro halinde Alp Gürkan’ı...