Ana içeriğe atla

Ortadoğu’daki Casus Oyunlar

Ortadoğu’daki Casus Oyunları Ne Zaman Son Bulacak

3.-hakan-fidan 

İsrail, 1981 yılında Saddam Hüseyin’in Irak’ta yaptırmakta olduğu nükleer reaktörü “Opera Operasyonu” adı verilen bir hava saldırısı ile yok etmişti.  Irak’tan sonra bugün İran’ın nükleer reaktör kurma çabası  “İsrail İran’ı da vurur mu?”  sorusunu dünya gündemine oturttu.
İran, İsrail için bir hayli uzak bir ülke. Havada yakıt ikmali yapmadan savaş uçakları ile böyle bir operasyonun yapılması imkânsız. Kaldı ki İran’a yakın bir yönetimi olan Irak’ın hava sahasını İsrail’e açmaması da kuvvetle muhtemel. İran’ın nükleer tesisleri değişik noktalara yayılmış durumda ve yer altındalar. Bu nedenle uçaklar İran’ın içlerine kadar girip yeraltındaki nükleer tesisleri vursa bile, başarı oranı İsrail için tatmin edici olmayacaktır.
Bu nedenle İsrail, risklerinin bir hava operasyonundan çok daha düşük olduğunu düşündüğü başka bir yolu tercih etti: Nükleer reaktör projesinde çalışan İranlı fizikçileri öldürmek. İran’da son iki yılda dört İranlı nükleer fizikçi suikasta kurban gitti. Son kurban, nükleer tesis görevlisi ve öğretim üyesi 32 yaşındaki Mustafa Ahmedi. Ahmedi İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’nde görevli bilim adamlarından biriydi. O da daha önceki üç meslektaşı gibi arabasına yapıştırılan mıknatıslı bombanın patlatılmasıyla öldürüldü.
Uluslararası çevrelerde bu suikastların faillerinin MOSSAD ile bağlantılı olduğundan yana kimsenin bir şüphesi yok. Suikastlar merkezinde Türkiye’nin de olduğu ilginç bir gelişmeyi de ortaya çıkardı.
22 Temmuz 2012 tarihinde bir açıklama yapan İran İstihbarat Bakanı Haydar Moslehi, İranlı bilim adamlarını öldüren MOSSAD ajanlarının tamamının ele geçirildiğini ve suçlarını itiraf ettiklerini söyledi. Moslehi, İran asıllı bu kişilerin MOSSAD adına çalıştıklarının kesinleştiğini, yalnız bu kişilerin değil, ülke içindeki lojistik destek sağlama merkezlerinin ve bu alanda suikast hücrelerine yardım edenlerin de ortaya çıkarıldığını belirtti. Buradaki asıl ilginç bilgi ise İran’daki suikastlar için Türkiye topraklarının üs olarak kullanıldığı bilgisiydi. Moslehi’nin Time dergisinde yayınlanan; “İran içindeki ve dışındaki iki suikast eğitim grubu ele geçirildi. Bu çalışmada, İran’ın batı komşularından birinde yerleşik bazı MOSSAD üsleri de tespit edildi…” şeklindeki demeci bu bilgiyi teyit eder nitelikteydi.
1.-operasyon-opera.20131025135244 
İsrail, bir NATO üyesi olan Türkiye’nin topraklarını, o ülkenin bir komşusuna karşı saldırıda üs olarak kullanması nedeniyle şu anda oldukça zor bir durumda.  İranlı ajanlar ise yakalanarak idam edildiler. Türkiye’den aradığı desteği bulamayan hatta şiddetli muhalefet gören İsrail, şimdi tüm olanlardan MİT’i ve onun başındaki Hakan Fidan’ı sorumlu tutuyor.
Sonuç olarak: Hakan Fidan, İran’a yardım ettiği için değil, İsrail’in suikast planlarına yardım etmediği hatta karşı çıktığı için hedefe kondu. Ancak olanların alenen ortaya çıkması İsrail’in başını çok ağrıtacağı için Türkiye, Avrupa ve ABD’nin önde gelen yayın organları aracılığı ile sıkıştırılmaya çalışılıyor.
Şüphesiz Türkiye ile İsrail’i karşı karşıya getiren ilk operasyon bu değil. Suriye’de Kuzey Kore’nin yardımıyla inşa ettiği ve nükleer tesis olduğu iddia edilen bir bina  2007 yılında gizemli bir şekilde bombalandığında tüm dünya bunu İsrail’in yaptığı konusunda hemfikirdi. İsrail ise her zamanki gibi sessizliğini korumuştu. Ancak İsrailli pilotların bir hatası büyük bir krize neden oldu. Pilotlardan birinin fırlattığı yakıt tankı Gaziantep’te bir tarlada bulununca İsrail uçaklarının saldırı için Türk hava sahasını kullandığı ortaya çıktı. Oysa Türkiye daha önce bu operasyon için hava sahasının kullanıldığı iddialarını şiddetle reddetmişti.
İsrail sık sık uluslararası hukuku çiğnemekte bir beis görmüyor. Çünkü etrafının kendisini yok etmek isteyen düşmanlarla çevrili olduğuna inanıyor. Bunun içinde gerek silahlı kuvvetleriyle gerekse istihbarat örgütüyle kanlı operasyonlar yaparak kendini koruyabileceğini sanıyor. Mesela MOSSAD Şefi Meir Dagan’ın Amerikalı bir yetkiliye, İran’daki Kürt, Azeri ve Beluci gruplarını iktidarı devirmek için ayaklandırmayı bile teklif ettiği söyleniyor.
Tüm bu olanlar Ortadoğu’da uzun süreden beri var olan uluslararası politikaların bir sonucu. Bugün Ortadoğu’da yaşananlar, ateist-Siyonist ideolojiyi benimsemiş liderlerin, bu ideoloji doğrultusunda yaptıkları uygulamalardan başka bir şey değil. Mühendisleri bomba ile havaya uçuran, okul bahçesinde oynayan çocukların üzerine füze yağdıran, bahçelerinde ürün toplayan kadınları kurşun yağmuruna tutan ya da bölgede ayaklanmalar, iç karışıklıklar çıkaran güç; ateist-Siyonist ideoloji…
Şüphesiz bölgedeki Baasçı, bağnaz Arap ve bağnaz Şii gruplar da ateist-Siyonistler kadar bölgede akan kanlardan sorumlu.
Bunun için yapılması gereken, olayların kontrolünü radikal gruplara bırakmak yerine ılımlıların işbirliği yapması. Söz konusu ılımlılık İslam’ın da bir gereği. İslam’a göre yeryüzünde farklı hakların, kültürlerin ve soyların var olması; bir çatışma, savaşma sebebi değil, Rabbimiz’in Kuran’da hikmetle belirttiği gibi “tanışma”, ilişkileri geliştirme sebebi. Rabbimiz bir ayetinde şöyle bildirir:
 “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurat Suresi, 13)
Bu İlahi sır Müslümanlar tarafından tam olarak anlaşıldığında ve Yahudiler de kendi dinlerinin özü olan gerçek Musevi ahlakını tam olarak taşıdıklarında, Ortadoğu barışının da yolu açılmış olacaktır.

Engin Karaca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi Erbakan Mı?

Kıbrıs Fatihi Ecevit Mi   Erbakan Mı? İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, Kıbrıs Harekatı'yla ilgili bilinmeyenleri ortaya döktü. Belgeler de Kıbrıs'ın Ecevit mi yoksa Erbakan mı olduğu da ortaya konuyor. İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri, kamuoyunda bilinenin aksine Kıbrıs Barış Harekatı'nın mimarının merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve bugüne kadar hiç anlatılmayan konuları içeren belgelere ulaştı. "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri'ni tarayan Bilgin, bu önemli belgeleri ilk kez star Pazar'a açıkladı... Harekatın mimarı Erbakan İngiliz Ulusal Arşiv bel...

11 Eylül Gerçeği.

11 Eylül'ün Sırları Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin, uçakların çarpmasının ardından çökmesi halen Dünya’nın en karanlık olayı olarak karşmızda duruyor. İşte dehşet verici kanıtlar, görgü tanıkları, ifadeler, fotoğraflar, belgeler ve büyük yankı uyandıran Türkçe altyazılı belgesel. 11 Eylül 2001 günü meydana gelen olaylar Yerel Saatle 08:46:30 da bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi 94.-98. katları arasına kulenin kuzey tarafından çarptı. Bina çarpmadan 102 dakika sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi Güney Kule'ye çarpan uçak Yerel Saatle 09:02:59 da ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi güney Kulesi 77.-85. katları arasına kulenin güney tarafından çarptı. Bina çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Pentagon'a çarptığı iddia edilen uçak Yerel Saatle 09:37:46 da Pentagon'a üçüncü bir uçağın çarptığı açıklandı. Olay yerinde herhangi bir uçak enkazına rastlanmadı. Resmi açıklamaya göre uçağın jet yakıtıyla yanıp kül olduğu şeklindedir....

Gerçek SOMA

ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZMİŞ  (okumayan kalmasın.) Diyor ki; “bunu şeytan bile düşünemez!”. Peki nedir o şeytanın bile düşünemeyeceği? Soma faciasının bir sabotaj olması! Böylece Gezi’nin yıldönümü  yaklaşırken sokakların yeniden karıştırılmak istenmesi! Beyefendi sanırsın ki uzayda yaşıyor. Bu ülkede bu ihtimal, beşikteki bebeğin bile aklına gelir. Amma, “Acaba sabotaj olabilir mi?” diye sormaya kalkarsan lafı ağzına tıkarlar. Dahası linç ederler, ediyorlar da. Ne şeytanlığın kalır, ne bilmem nen. Tek dertleri Erdoğan’ı “dövmek”! Sabotaj olursa dövemeyecekler. Vah ki vah! 17 Ağustos depreminde Veli Göçer’i hedef tahtasına oturtmuşlar, depremin faturasını sanki memleketteki tek müteahhit oymuş gibi kendisine kesmişlerdi. Çünkü o gün işlerine öyle geliyordu. Ne diyorlardı? “Ucuza mal etmek, daha çok kazanmak için çimentodan, demirden çaldı”. Peki ya Alp Gürkan! Yo o masum! Hatta o da bu facianın kurbanı. Bak sen! Koro halinde Alp Gürkan’ı...