ŞİMDİ 'Kİ ZAMAN TÜRKİYESİ
Türkiye'de ne olabileceğini anlamak için bakılabilecek çok nokta var! Öncelikle dünyada gücü elinde tutan isimlerin ayak izlerini sürmek şart! Eğer bu takibi iyi yapar, bir de Ankara'nın attığı adımları dikkatlice not alırsak karşımıza çıkacak fotoğrafı tahmin etmekte zorlanmayız!
Oslo'dan sonra hızlanan "hesaplaşma" hissi, Gezi ve 17 Aralık'ta tavan yaptı! Her şey bitmişken, Musul'da IŞİD ortaya çıktı ve 80'den fazla Türk'ü rehin aldı!
Neler oluyordu?
Kim, ne yapmak istiyordu?
Hedeflenen neydi?
İşte böyle soruların cevabını verebilmek için dünyanın en büyük İSTİHBARAT AĞI olan medyaya bakmak durumundayız!
Haberlerden yola çıkıp doğru sıralama yaparak olan biteni kavrayabiliriz!
Hazırsanız başlayalım! Önce Londra'ya gidelim...
Daily Telegraph gazetesine konuşan Özerk Kürt Bölgesi İstihbarat Şefi Rooz Bahjat, IŞİD ve Baas güçlerinin Musul ve Bağdat'a saldıracağını 5 ay öncesinden Bağdat'taki merkezi hükümete, CIA'ye ve İngiliz İstihbaratı MI6'e bildirdikleriniama dikkate alınmadığını söyledi. İngiltere doğumlu 500 civarında IŞİD militanının son aylarda defalarca bölgeye gelip silah sağlamaya çalıştığını belirten Bahjad, Musul'u ele geçirmek için hangi planlara sahip olduklarını bile söylediklerini ama muhataplarının bu konuda sağır kesildiğini iddia etti...
Bu kadar mı?
Değil elbet! Şimdi de Atlantik'in öte tarafına geçelim...
David Petraeus'un IŞİD'i yönettiğini yazınca birden dünya medyası bu konunun üzerine gitti!
Durum iyice garip bir hal aldı!
Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'in IŞİD'i yaklaşık 3 yıldır izlediği ve liderlerinin tüm telefon görüşmelerini de dinlediği ortaya çıktı!
Musul baskınının bile önceden ayrıntılarıyla rapor edildiği anlaşıldı!
Ancak CIA'ye aktarılan bu bilgiler TOP SECRET olarak kaldı ve ilgili yerlere iletilmedi... Petraeus'un KANKASI ve IŞİD'in lideri Ebu Bekir Bağdadi, 2009'da terör suçlusu olmasına rağmen gelen bir emirle SERBEST kaldı. Çıkışta da kapıdaki Amerikalı komutana "Sizinle New York'ta görüşeceğiz" dedi!
Petraeus başından beri IŞİD olayının içindeydi! Arkasında da güçlü ailelerin gölgesine sığınan Henry Kravis vardı! Yalılarda çok tanıdığı olan bu Yahudi patron, kendisi gibi düşünen ve Türkler'den pek hoşlanmayan BOĞAZ sakinleriyle birlikte olmaktan ve ortaklık kurmaktan mutluluk duyardı!
Kendisi ve dostları gibi TÜRKLER'i sevmeyen YAHUDİLER'le işbirliği yapmaktan çekinmezdi! İsim vermek istemem ama kimin yalısında kaldığını bilen bilir!
Ne konuştukları da SIR değildi zaten!
Söylenilmeyen gizli manşetlerinde güçlü Müslüman figürlerden nefret vardı!
Ama bunlar bu kadar açık ifade edilmez irtica, şeriat, diktatör, baskı gibi unsurlar üzerinden gidilirdi! Ama işin özünde, Müslüman ve sözü geçen Türkiye istenmezdi! Engellenmesi için de gereken neyse yapılırdı!
Ama bütün Yahudiler'i de aynı kaba koymak normal bir aklın yapacağı iş değildi!
Nasıl Türkler'in, nasıl Almanlar'ın, nasıl İngilizler'in tümü aynı fikirde değilse bunlarda da Kravis gibi düşünmeyen çok ama çok akıllı ve vicdanlı insan vardı!
Yoğunluktan notumu alsam da kaçırdığım çok ilginç bir isim geçtiğimiz hafta İstanbul'a indi!
Gelen, Amerika'nın en zengin birkaç isminden biriydi! "İsrail'in özgürlüğü için savaşan kahramanları dua ve düşüncelerimle destekliyorum. New York ve İsrail özel bir bağ ile bağlı... Milyonlarca New Yorklu İsrail için dua ediyor" sözleriyle öne çıkan BLOOMBERG'in sahibi Michael Bloomberg, geçtiğimiz hafta sonu buraya geldi!
Babası William Henry Bloomberg de annesi Charlotte Bloomberg de Rus asıllıydı.
Tek isteği Erdoğan'la görüşebilmekti!
Ancak Ankara ve İstanbul'da hiç şansı yoktu!
Bunun üzerine atladığı gibi Trabzon'a gitti!
Ne konuşuldu bilmiyorum!
Hiçbir duyumum yok!
Ancak durumun önemi ortada!
Bloomberg, hem İsrail'e hem de Obama'ya çok yakın isimlerden biriydi!
Suriye konusunda Obama, verdiği sözleri yerine getirememiş üstelik Paralel Yapı'nın oradan saldırmasına da sessiz kalmıştı!
Bu nedenle Erdoğan, Bloomberg Televizyonu'nda Charlie Rose'a verdiği mülakatta "Artık eskisi gibi sık görüşmüyoruz!" demişti!
Belli ki Erdoğan kırgındı!
Samimiyet üzerinde yürüyen iki liderin ilişkisi yara almıştı!
Bence tam da bunun üzerine, yani Erdoğan'ın net duruşu nedeniyle Michael Bloomberg, New York'tan kalkıp Başbakan'ın Karadeniz'de ayağına kadar gitti!
Artık KRAVIS gibiler görmese de gücü elinde bulunduranların önemli bir kısmı TÜRKİYE'siz olamayacağına anladı!
Bir grup IŞİD ile Ortadoğu'da MEZHEP savaşı çıkarma peşindeyken bir kısmı da Türkiye'ye gelip "Siz olmadan asla olmaz!" diyordu!
Türk milletinin gücünü ve kararını görenler AKILLA gidip sandık dışı operasyonlara girmekten kaçınıyordu!
Bir bölüm ise ısrarla Türkiye'yi ateşe çekmek için çırpınıyordu!
Hatırlayın PARALEL YAPI'nın manşetlerini...
İran'la Türkiye'nin arasını açmak için CASUSLAR icat edilmedi mi?
Kirli plana iri puntolarla destek verilmedi mi?
Anlayacağınız güçlü YAHUDİ SERMAYESİ ikiye bölündü!
Yenemedikleri Erdoğan onları çatlattı!
Senaryo iki taraf için de kaldığı yerden devam ediyor!
O bir kısım gelecek! Yenemeyeceğini bilse de gelecek!
Görevleri bu!
Ama mücadele içten içe de sürüyor gibi!
Sahi, geçenlerde Rockefeller'ın uçağı düştü!
99 yaşındaki son BARON David Rockeffeler'in oğlu Richard Rockefeller kendi kullandığı uçakla yere çakıldı ve öldü! Baba doğum gününü kutlarken, oğul gidiyordu!
En büyük aileyi KAZA vuruyordu!
Kadere bak!
Engin Karaca
Türkiye'de ne olabileceğini anlamak için bakılabilecek çok nokta var! Öncelikle dünyada gücü elinde tutan isimlerin ayak izlerini sürmek şart! Eğer bu takibi iyi yapar, bir de Ankara'nın attığı adımları dikkatlice not alırsak karşımıza çıkacak fotoğrafı tahmin etmekte zorlanmayız!
Oslo'dan sonra hızlanan "hesaplaşma" hissi, Gezi ve 17 Aralık'ta tavan yaptı! Her şey bitmişken, Musul'da IŞİD ortaya çıktı ve 80'den fazla Türk'ü rehin aldı!
Neler oluyordu?
Kim, ne yapmak istiyordu?
Hedeflenen neydi?
İşte böyle soruların cevabını verebilmek için dünyanın en büyük İSTİHBARAT AĞI olan medyaya bakmak durumundayız!
Haberlerden yola çıkıp doğru sıralama yaparak olan biteni kavrayabiliriz!
Hazırsanız başlayalım! Önce Londra'ya gidelim...
Daily Telegraph gazetesine konuşan Özerk Kürt Bölgesi İstihbarat Şefi Rooz Bahjat, IŞİD ve Baas güçlerinin Musul ve Bağdat'a saldıracağını 5 ay öncesinden Bağdat'taki merkezi hükümete, CIA'ye ve İngiliz İstihbaratı MI6'e bildirdikleriniama dikkate alınmadığını söyledi. İngiltere doğumlu 500 civarında IŞİD militanının son aylarda defalarca bölgeye gelip silah sağlamaya çalıştığını belirten Bahjad, Musul'u ele geçirmek için hangi planlara sahip olduklarını bile söylediklerini ama muhataplarının bu konuda sağır kesildiğini iddia etti...
Bu kadar mı?
Değil elbet! Şimdi de Atlantik'in öte tarafına geçelim...
David Petraeus'un IŞİD'i yönettiğini yazınca birden dünya medyası bu konunun üzerine gitti!
Durum iyice garip bir hal aldı!
Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'in IŞİD'i yaklaşık 3 yıldır izlediği ve liderlerinin tüm telefon görüşmelerini de dinlediği ortaya çıktı!
Musul baskınının bile önceden ayrıntılarıyla rapor edildiği anlaşıldı!
Ancak CIA'ye aktarılan bu bilgiler TOP SECRET olarak kaldı ve ilgili yerlere iletilmedi... Petraeus'un KANKASI ve IŞİD'in lideri Ebu Bekir Bağdadi, 2009'da terör suçlusu olmasına rağmen gelen bir emirle SERBEST kaldı. Çıkışta da kapıdaki Amerikalı komutana "Sizinle New York'ta görüşeceğiz" dedi!
Petraeus başından beri IŞİD olayının içindeydi! Arkasında da güçlü ailelerin gölgesine sığınan Henry Kravis vardı! Yalılarda çok tanıdığı olan bu Yahudi patron, kendisi gibi düşünen ve Türkler'den pek hoşlanmayan BOĞAZ sakinleriyle birlikte olmaktan ve ortaklık kurmaktan mutluluk duyardı!
Kendisi ve dostları gibi TÜRKLER'i sevmeyen YAHUDİLER'le işbirliği yapmaktan çekinmezdi! İsim vermek istemem ama kimin yalısında kaldığını bilen bilir!
Ne konuştukları da SIR değildi zaten!
Söylenilmeyen gizli manşetlerinde güçlü Müslüman figürlerden nefret vardı!
Ama bunlar bu kadar açık ifade edilmez irtica, şeriat, diktatör, baskı gibi unsurlar üzerinden gidilirdi! Ama işin özünde, Müslüman ve sözü geçen Türkiye istenmezdi! Engellenmesi için de gereken neyse yapılırdı!
Ama bütün Yahudiler'i de aynı kaba koymak normal bir aklın yapacağı iş değildi!
Nasıl Türkler'in, nasıl Almanlar'ın, nasıl İngilizler'in tümü aynı fikirde değilse bunlarda da Kravis gibi düşünmeyen çok ama çok akıllı ve vicdanlı insan vardı!
Yoğunluktan notumu alsam da kaçırdığım çok ilginç bir isim geçtiğimiz hafta İstanbul'a indi!
Gelen, Amerika'nın en zengin birkaç isminden biriydi! "İsrail'in özgürlüğü için savaşan kahramanları dua ve düşüncelerimle destekliyorum. New York ve İsrail özel bir bağ ile bağlı... Milyonlarca New Yorklu İsrail için dua ediyor" sözleriyle öne çıkan BLOOMBERG'in sahibi Michael Bloomberg, geçtiğimiz hafta sonu buraya geldi!
Babası William Henry Bloomberg de annesi Charlotte Bloomberg de Rus asıllıydı.
Tek isteği Erdoğan'la görüşebilmekti!
Ancak Ankara ve İstanbul'da hiç şansı yoktu!
Bunun üzerine atladığı gibi Trabzon'a gitti!
Ne konuşuldu bilmiyorum!
Hiçbir duyumum yok!
Ancak durumun önemi ortada!
Bloomberg, hem İsrail'e hem de Obama'ya çok yakın isimlerden biriydi!
Suriye konusunda Obama, verdiği sözleri yerine getirememiş üstelik Paralel Yapı'nın oradan saldırmasına da sessiz kalmıştı!
Bu nedenle Erdoğan, Bloomberg Televizyonu'nda Charlie Rose'a verdiği mülakatta "Artık eskisi gibi sık görüşmüyoruz!" demişti!
Belli ki Erdoğan kırgındı!
Samimiyet üzerinde yürüyen iki liderin ilişkisi yara almıştı!
Bence tam da bunun üzerine, yani Erdoğan'ın net duruşu nedeniyle Michael Bloomberg, New York'tan kalkıp Başbakan'ın Karadeniz'de ayağına kadar gitti!
Artık KRAVIS gibiler görmese de gücü elinde bulunduranların önemli bir kısmı TÜRKİYE'siz olamayacağına anladı!
Bir grup IŞİD ile Ortadoğu'da MEZHEP savaşı çıkarma peşindeyken bir kısmı da Türkiye'ye gelip "Siz olmadan asla olmaz!" diyordu!
Türk milletinin gücünü ve kararını görenler AKILLA gidip sandık dışı operasyonlara girmekten kaçınıyordu!
Bir bölüm ise ısrarla Türkiye'yi ateşe çekmek için çırpınıyordu!
Hatırlayın PARALEL YAPI'nın manşetlerini...
İran'la Türkiye'nin arasını açmak için CASUSLAR icat edilmedi mi?
Kirli plana iri puntolarla destek verilmedi mi?
Anlayacağınız güçlü YAHUDİ SERMAYESİ ikiye bölündü!
Yenemedikleri Erdoğan onları çatlattı!
Senaryo iki taraf için de kaldığı yerden devam ediyor!
O bir kısım gelecek! Yenemeyeceğini bilse de gelecek!
Görevleri bu!
Ama mücadele içten içe de sürüyor gibi!
Sahi, geçenlerde Rockefeller'ın uçağı düştü!
99 yaşındaki son BARON David Rockeffeler'in oğlu Richard Rockefeller kendi kullandığı uçakla yere çakıldı ve öldü! Baba doğum gününü kutlarken, oğul gidiyordu!
En büyük aileyi KAZA vuruyordu!
Kadere bak!
Engin Karaca

Yorumlar
Yorum Gönder